Talat Eyüp ENSARİ

12 EYLÜL

44 yıl önce dün Kenan Evren komutasındaki cuntanın darbesiyle Türk demokrasi tarihi ve Türk milliyetçileri en büyük darbelerinden birini aldı. 44 yılın muhakemesini bu satırlarda yapacak ya da herkesin bildiği tarihi kaleme alacak değilim.

Hasmın tabiriyle 'sağ-sol' kavgası olan aslında ise hedefin Türk Devleti olduğu gerçeği görülmeden üst perdeden yapılan tüm yorumları da reddediyorum. 1980 darbesine gelinen süreçte yaşananların hiçbiri basit bir 'sağ-sol' kavgası değildir. Haddizatında ortada sağ diye bir kavram da yoktur. Cennet mekân Başbuğ Alparslan Türkeş'in tanımıyla "Biz ne sağcıyız, ne solcu; biz milliyetçiyiz".

80 öncesi yaşananlar, Türk yurdunu komünizmin peyki yapmak isteyenlerle, son Türk yurdunun milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak isteyen ülkücüler arasında geçmiştir. Geri kalanlar ise İslam peygamberine sinkaflı pankartlarına altından geçerken sessizce boynunu eğenlerdir.

12 Eylül anmalarına baktığınızda ülkücülerin yas tutarken, karşı kesimin basit açıklamalarla geçiştirdiğini görürsünüz. Bu durum dahi haklıyı işaret etmektedir. Bir tarafta mukaddes değerler için canından geçenler; diğer tarafta Türkiye'yi uydu yapmak, gördükleri kızıl rüyayı cennet vatana taşıma derdi olanlar…

Gördüklerinin hayata aktarılma imkânı olmayan bir macera olduğuna, Türkiye'yi,  binlerce şehidi ve ülkücünün hayatını darbecilerle birlikte nasıl kararttıklarını üstünden yıllar geçtikçe daha net görüyoruz.

Ülkücü hareket hakkında ahkâm kesmek haddime düşmese de ömrünün yarısından fazlasını bu hareket içinde geçiren biri olarak birkaç kelam etme hakkım vardır diye düşünüyorum.

Ülkücülüğü hakkıyla yaşayanlar realistlikten çok duygusaldır. Hakkıyla yaşayanlar diyorum, zira bunun da mertebeleri olduğunu düşünüyorum. Samimi ülkücüler saf değildir, davası uğruna kaybedeceklerini bilir ama mukaddesat daha mühimdir. Anadan, babadan, eşten, çocuktan mühimdir. İnsan inandığı kadar insandır.

Önce kızıl rüya görenler, sonra 12 Eylülcüler bu inanmış insanları kopardılar hayattan. İnanmış bir nesli yok ettiler. Türk Devleti'nin içindeki güç yine kendi devletinin ayağına sıktı ülkücüleri sindirmeye çalışarak… Ama ülkücü hareket zindanlarda yeniden doğdu. Ve üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe de Türk-İslam ülkücüleri hükmünü sürecektir.

Diğer Makaleler