Oktay ENSARİ
KAYSERİLİ SANAYİCİ VE İŞ İNSANLARI DERTLİ
Kayseri sanayicilerin kısa adı KAYSO meclis toplantıları onların bir araya gelip dertleştiği sorunlarını dile getirip çözüm için seslerini yükselttikleri toplantılar oluyor. Basına kapalı yapılan bu toplantılarda sanayiciler hem mesleklektaşlarıyla hemhal oluyor hem de sorunlarını başta TOBB olmak üzere ilgili bakanlıklara iletiyorlar.KAYSO’nun duayen sanayicisi, meclis başkanı Abidin Özkaya’nın mecliste yaptığı son konuşmada üyeleri uyaran ve bir ağabey tavsiyesi olarak sarf ettiği ‘’2025 yılının ikinci yarısında daha belirgin olacağı genel kanaatimdir. Geçen meclis toplantısında bahsettiğim üzere, su yutmadan nefesimizi en az nisan ayına kadar kontrollü bir şekilde tutmalıyız.Sürdürülebilirlik için büyüklerinin dediği gibi; “Az kar, çok bereket” deyip ya da; “Kar yılı değil ar yılı” deyip masraflarımızı, depolarımızı, atıl olan varlıklarınızı kontrol etmeli, mümkün olan her türlü aktifimizi cari dönemin varlığa çevirmenin yoluna bakmalıyız.’’sözleri, ekonomideki daralmanın yeni yılda da süreceğinin önemli ipucuydu. Abidin Özkaya, sanayicileri ilgilendiren, daha önce de bahsettiğimiz fakat tekrarında fayda gördüğü birçok konuyu şu başlıklarla dile getirdi.Kayserili sanayicilerin çözüm beklediği sorunlar yumağındaki acil çözüm bekledikleri konuların birkaçı şöyle:
1) Bilindiği üzere son birkaç yıldır kur artışları enflasyona bağlı fiyat artışlarının epeyce altında seyretmektedir. Yaklaşık olarak yıllandırılmış şekli ile enflasyon yıllık yüzde 65-70 gibi seyrederken, kur artışı yüzde 35'ler civarında seyretmektedir. Bu rakamlar bize orta ve üst teknoloji ile üretim yapan sektörlerimiz hariç hemen hemen tüm sektörlerimizi olumsuz etkilediğini göstermektedir. Özellikle teknoloji düşük yoğunluklu, Emek yoğun sektörlerimizin yurt dışı rekabet gücü zayıflamış, alışılmış ihracat pazarlarından yeni siparişlerin akışı azalmış ya da durmuştur. Mevcut finansal zorluklar devam etmekte, adeta yüzde 60 gibi faizlerle bile kredi bulmak zorlaşmıştır.
2) Çalışacak eleman teminindeki zorluklar, kapasite kullanımının düşüklüğü, rekabet gücümüzü zayıflatmakta, ürün başına ilave sabit maliyet yüklemektedir.
3)Çalışanlarımızın gündelik hayattaki başka yerlerle olan ticari anlaşmazlıklarından doğan icra takiplerinin ödemelerini yapmak işverenin sorumluluğundadır. Özellikle çok çalışanı olan işletmelerde ve bazen de bir kişinin birden çok dosyanın olduğu düşünüldüğünde, iş yeri için bazen içinden çıkılmaz istenmeyen sonuçların doğmasına sebebiyet vermektedir. Gözden kaçan bir dosya yüzünden bile işletmelerimizin tüm mal varlıkları dondurulmakta, haciz işlemine maruz kalınmaktadır. Bu adaletsiz durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. İşverenin sorumluluğunun ise çalışanın ücretini bankaya yatırması olmalıdır.
4) İşçi-işveren davalarında sayıları çok az da olsa bazı avukatların özellikle matbu olarak düzenlenmiş metinler üzerinden tek taraflı yalan beyanlarla işverenlerimizin aleyhine dava dosyaları oluşturulmak moda haline gelmiştir. Bu konu çalışma hayatını ve iş barışını zorlamaktadır. Bu konu ilgili bakanlıklarımız ve birimlerimiz tarafından değerlendirilmeli, firmalarımızın itibarları zedelenmemelidir.Ayrıca işçi davalarında zaman aşımı süresi 5 yıldan bir yıla düşürülmeli, meslekte çalışma gücü kaybı davalarında zaman aşımı 10 yıldan 5 yıla indirilmelidir.
5) Yüzde 50 - 60 mevduata Faizin verildiği bir dönemde, her türlü sıkıntıya katlanan, ihracat yapmaya çalışan işverenlerimizin üzerinden bir takım gereksiz yüklerin alınması gerekmektedir. Bizler ülkemizin kalkınması ve refahı için gayret sarf ediyoruz. Enerjimizi ve zamanımızı bu tür olumsuzluklarla tüketmeyelim. Tabii ki haklı olan hakkını alsın, yanlış uygulama varsa düzeltilsin. Ama dava konularına sadece bir tarafın sözüyle, gözüyle bakılmasın. Bu tür olumsuz yaklaşımlar firmalarımıza gereksiz mağduriyetler ve maliyetler yüklemektedir. Çünkü bizlerin asıl işi; çalışanlarımızın da Ekmek kapısı olan firmalarımızın sürdürülebilirliğini sağlamamız, ileriye taşıyabilmemiz, yatırımlara devam etmemizdir. Maalesef içerisinde bulunduğumuz coğrafyanın sıkıntıları, çatışmalar değil uzun vadeli planlar yapmayı, kısa vadede önümüzü görmemizi engellemektedir.