Oktay ENSARİ
Hastalıklı tipler…
Umarım bu yazıyı okuduktan sonra oturur düşünür, empati yapar ve çevrenizdeki insanları alanındaki uzman kişilerin farklı bir bakış açısıyla ,bir kez daha gözden geçirir ve değerlendirirsiniz, diye düşünüyorum… Okuyacaklarınız, benim kişisel değil,psikolog ve psikiyatristlerle, aile danışma uzmanlarının bire bir düşünceleri ve görüşleri.
Toplumun yapısı çok ama çok değişiyor… Etrafınıza bakın, kadir-kıymet bilmeyen, sürekli sorun yaratan, geçimsiz, hazımsız, gıybetçi, hased tiplerin sayısı giderek artıyor. Hangi yaştan, hangi meslekten olursa olsun, gündelik hayatta her gün rastlayacağınız ’’Arızalı ‘’ insanlar, iç dünyalarındaki git-gelleri, geçmişte, çocuklukta yaşadıkları olumsuzlukları, mutsuzlukları, ezilmişlikleri baz alıp, bunları topluma enjekte etmeye kalkışan, uzmanlara göre kendi egolarını tatmin eden, öç duygularıyla etrafa negatif enerji saçanlar, çevresini ve toplumu da aynı mutsuzluğa ortak etmeye, geçmişin hesabını görmek istermiş… Aslında , böylesi hastalıklı tiplerden uzak durmak, yok saymak, zırvalarını ciddiye almamak, yanıt vermemek gerekirmiş… Ya da , birçoğunun yaptığı gibi ‘’Çalıyı dolanmak’’en iyisiymiş… Bu tipleri yüce Allah’a havale etmek en doğrusu en güzeli… O bilir; en iyisini, en güzelini. Mevlam neylerse, güzel eyler.
‘’Takıntılı’’ , iflah olmaz, hastalıklı ruh yapısına sahip, Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz, ahlaksızın dik alası olduğu halde ahlaktan söz eden, yüksek perdeden ahkâm kesen, bunu da kimse fark etmiyor, anlamıyor sanan, devekuşu misali kafasını kuma gömüp, vücudu dışarıda kalan bu tür insanlara psikologların koyduğu teşhis; ‘’ Kompusif’’… Veya en hafifiyle‘’Anksiyete’’…
Psikologlara göre çocuklar 4-6 yaş arasında hayat boyu öğrenecekleri bilgilerin yüzde 75’ni tamamlarmış. Yani, çocuklukta yaşanan problemler, insanların ileri yaşlardaki karekteristik yapısını belirlermiş. Eğer, çocukluğunuzda ailenizden, ebeveynlerinizden baskı görmüşseniz, maalesef, genelleme yapmıyorlar ama, bu insanların sürekli toplumdan öç aldığı, çevresine, yakınlarına, dostlarına, iş arkadaşlarına intikam duygularıyla saldırdığı görülürmüş. O tipteki insanlar bastırılmış kişiliklerini, dışarıya farklı davranış biçimiyle sergilermiş. Aşağılık duygusu ve ego tatminsizliği veya kendini küçük gördüğü için bunu üst perdeden bastırmaya çalışırmış. Bu hastalıklı ruh haline mensup kişilerin savaşı aslında karşısındakilerle değil, kendileriyleymiş. Uzmanlara göre, çocuklukları sorunlu geçenler, aile içi şiddet veya baskılama nedeniyle, sevgi eksikliğinden kaynaklı toplumla sürekli kavga eder, intikam duygularını bastıramazmış. Yine, psikologlara göre bu tipler, en yakınlarındakilere, özellikle kendisine iyilik yapanlara saldırmış. Örneğin çok ezilen bir köleye sormuşlar, ‘’ Senin bir kölen olsa ne yapardın ?’’. Yanıt vermiş; ‘’ Ben, ona gösteririm.24 saat çalıştırırım, ezerim. Çektiklerimin aynısını ona yaşatırım’’…
Böylesi, çocuklukta bastırılmış duyguları büyüdüğünde ortaya çıkaran kişiler,aile bireylerinden çocuklarından, akrabalarından, yakınlarından, dostlarından çalışma arkadaşlarından uzaklaşır, yalnızlığa mahkûm olurlarmış… Zamanla, bu davranış şeklini doğru kabul ederek, gerçek hayatı böyle sanırlarmış… Ne yazık ki, uzmanların anlattığı bu veriler,yaşadığımız toplumdaki, çevrenizdeki, çevremizdeki bazı hastalıklı onlarca, yüzlerce, binlercesi olanlara bire bir uyuyor… Bu tipler,adeta iflah olmaz klinik vaka…
Yüce Allah; toplumumuzu, çevremizi böylelerinin şerrinden ve hasedinden korusun, amin…