Veli ALTINKAYA yazdı:CENAZE YEMEĞİNİ KALDIRIN!

Cenaze yemekleri ile ilgili son aylarda birkaç yazı yazdım... Cenaze yemeklerinin kaldırılması ile ilgili yazılarımdan dolayı birçok isim ‘eline sağlık’ derken, sesimizi bu şehrin yöneticilerine özellikle de Müftümüze ve ‘şehr-i emin’ olarak Büyükşehir Belediye Başkanımıza duyurmakta zorlanıyoruz.

Dünkü bir haberden  bir bölümünü  aktarıyorum:

“... Durumu olmayanların zan altında kalmamak için borç ile cenaze yemeği düzenlediğini söyleyen Ömer Elvan, “Son yıllarda geçmişe yönelik adetlerimizi bırakıp, yeni çıkan ve dine sonradan giren bidat diye tabir edilen bir konuyla karşı karşıyayız. Bu konu da cenaze yemekleri konusu. Bu yemekler, düğün yemekleri gibi geçiyor. Burada insanlarımız zor durumda kalıyorlar. Bir cenazenin defin işleminden sonraki maliyeti çok yüksek ve bunları veren var veremeyen var. Verenler durumunun olduğunu söylüyor ve maddi durumu olmayan da zan altında kalarak borç ile cenaze yemeği veriyor. Daha sonra maksat yemek yemekten çıkıyor ve orada daha değişik bir ortam sağlanıyor. Biz de burada komşularımızla birlikte el ele verip, uzun bir çalışmanın sonucunda bu günden itibaren bu yemeğin kaldırılması için herkesten destek bekliyoruz. Bu konuda da düşüncelerini söylesinler bizlere. Biz adımımızı atıyoruz ama daha sonrasında birisi vefat ettiği zaman da söyleyeceğim yemek vermemeleri olacak” dedi.

Yine mahalle sakinlerinden Niyazi Özbek ise, mahalle olarak cenaze yemeklerine karşı olduklarını ve maddi durumu olmayanlar için bunun kötü söyleyerek, cenaze yemeğine karşı olduklarını belirtti...”

Haberin özeti böyle...

Bu muhtarı kutluyorum.

Önceki ay Tomarza’nın bazı köylerinde de muhtarlar köy halkı ile uzlaşarak cenaze yemeklerini kaldıran bir karar aldılar...

Bu yazımı okursa Memduh Başkan veya Müftümüz ‘Bizim bu işle ne ilgimiz var?’ demesinler lütfen...

Önceki hafta cuma hutbesinin konusu hurafelerdi. Yemek ikramı artık ‘hurafe’ olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.

Müftümüz ‘şehr-i emin’ olan belediye başkanlarımızla da istişare ederek ‘cenaze yemeklerinin kaldırılması’ çağrısında bulunmalı.

Sonuçta cenaze yemeğinin Müslüman’ın ve Türk’ün geleneğinde nasıl uygulandığını hepimiz biliyoruz. Bunları tekrar tekrar yazmayayım. Ama bugün gelinen noktada cenaze yemeği, cenaze sahibine adeta ‘zulüm’ haline dönüştü.

Aksini iddia eden varsa buyursun tartışalım.

Allah cümleye çok versin, cenaze sahibinin hali- vakti yerinde değilse yandı gülüm keten helva... ‘Kıymalı’ yaptırmak neredeyse güya taziyeye gelenleri kesmiyor. İlla ki bilmem ne restorantından özel hazırlanmış yemek paketleri olacak...

Bu da yetmiyor namazla, Kur’an-ı Kerim, dua kitapları, tesbih, çay, şeker vs. beklentileri ayyuka çıktı.

İki hafta önce gittiğim bir ‘perşembe’de gördüm, anlı- şanlı bir isim kendisi yemek yerken, cenaze sahibine ‘iki paket daha getirin de hanıma ve çocuga götüreyim, sevaptır’ diyor...

Sanmayın ki ‘sevaptır...’ Hatta ‘günah’ diyeceğim de onu demek bana düşmez...

Gelin Kayseri olarak bir daha örnek olalım. Cenaze yemeklerini kaldıralım. Emin olun kim bu adımı atarsa alkışlanır. Adeta cenaze yemekleri muazzez dinimizin bir usulü haline getiriliyor. Aslında bu tür uygulamalar ile dinimize de en büyük kötülüğü ediyoruz. Güzel dinimizi, hoşgörün lütfen, ‘dedelerimizin, geleneklerimizin dini’ haline getiriyoruz.

Bununla mücadele etmek elbette önce Diyanet Teşkilatı’nın sonra hepimizin görevi...

Belki Memduh Başkan, ‘İyi de Veli, durup dururken ben böyle bir çağrıyı nasıl yapayım?’ diyebilir. Ama eminim ki her gün üç- beş cenaze için taziyeye giden Memduh Başkan bu uygulamadan benden fazla rahatsız. Ama konumu itibariyle sesini yükseltemiyor. İşte bu noktada müftümüzün,kıymetli hocamızın, belediye başkanlarımız başta şehrin önde gelenleri ile istişare ederek, bir cuma namazı vaazının konusu olarak bunu yapmalı.

Efendim, zengin biri vefat eden yakını için yemek mi verecekmiş, verirse versin. Ama bunu adeta ‘dinin hükmü haline’ getirerek hali vakti yerinde olmayanı da zorlamanın anlamı yok. Zengin olan yemeğin de ötesinde okul, sağlık, ocağı, cami vs. yaptırsın daha iyi.

Sesimizin duyulacağına yine ihtimal vermiyorum. Ama hiç olmazsa ben bu satırları yazarak omuzumdaki vebalden kurtulmuş olurum.

Diğer Haberler